MEMNUNİYETSİZ KOMŞU
- Edebiyatçı Kız
- 9 Mar 2022
- 1 dakikada okunur
Yurdanur Bey, küçük ama huzurlu evinde kendi halinde yaşayan emekli bir edebiyat öğretmeniydi. Genellikle evinde yiyecek ya da giyecek ihtiyaçlarından çok bahçeciliğe bir bütçe ayırıyordu. Bütün meyve ve sebzelerini kendi yetiştirmesi ona başka yerlerden almaktan daha sağlıklı geliyordu.
Bir gün Yurdanur Bey geniş bahçesi ile ilgileniyorken yakındaki evlerden birinde oturan komşularından biri onun evine ziyarete geldi. Bu komşu çok müşkülpesent ve biraz da patavatsızdı, ağzına geleni doğrudan söylüyordu. Bu yüzden Yurdanur Bey komşusunun misafir olarak gelmesinden o kadar da hoşnut olmamıştı ama yine de misafirperverlik kültürü gereği ona ikramlarında, konuşmalarında elinden geldiğince kusur etmemeye çalıştı. Buna rağmen misafiri söylemese de içten içe her şeye bir bahane buluyordu, hiçbir şeyden memnun kalmıyordu ve bunu biraz da olsa belli ediyordu. Bunu fark eden Yurdanur Bey, ortamdaki bu durumu en azından biraz değiştirebilmek için çalmayı çok sevdiği sazını eline aldı ve komşusunun da saz çalmayı sevdiğini bildiğinden dolayı kendisine de çalmayı teklif etti. Komşusu bu şekilde aklından geçenleri kırmadan da olsa dile getirebileceğini düşündü. Sazı aldı ve büyük bir ustalıkla aklına gelenleri bir ritimle mırıldandı:
“Bunların hepsi zaten vardır pazarda,
Ne gerek var yetiştirmek için uğraşmaya?
Bir de şöyle o güzel tatlarından olsa…
Hiç doyum olmaz burada iki lafın belini kırmaya!”
Bunun üzerine Yurdanur Bey durumun farkına vararak kendi de sazını çalmaya başladı:
“Bunu önüne sererim yemezsin,
Onu koyarım yanına sevmezsin.
Bre adam, söyle, sen neyi beğenirsin?
Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer,
Yoksa sen bunu bilmez misin?”
Misafir kendi sözlerini ve davranışlarını düşündükten sonra gerçekten kaba davrandığını fark etti ve bunun üzerine çok bir şey söyleyemeden “Ben artık kalkayım.” diyerek sakince evden ayrıldı.
Yorumlar