top of page
Yazı: Blog Yazısı Galerisi

ADA'NIN HİKAYESİ

  • Yazarın fotoğrafı: Edebiyatçı Kız
    Edebiyatçı Kız
  • 24 Nis 2021
  • 3 dakikada okunur

Ada 11 yaşında, 6.sınıf öğrencisi, uzay ile çok ilgili bir kız çocuğuydu. 17 yaşında bir ablası vardı, ikisi abla-kardeşten çok arkadaş gibiydi. Ada onunla dertleşir, tüm sorunlarını ona anlatırdı. Oyunlarını da onunla oynardı.


Okulda çok başarılı bir öğrenciydi Ada, öğretmenleri onu çok severdi. Arkadaşları bu durumdan çok memnun değillerdi. Genelde Ada’yı oyunlarına almayarak dışlarlar, oyunlarına aldıkları zaman da en ufak bir açığını arayarak onu oyundan çıkartırlardı. Ada bunun farkında olduğu için genelde onların oyunlarına normalde girmek istese de girmezdi. Bu sebeple de genelde içine kapanıktı. Öğretmenleri bu durumu fark ettiği için ona destek olmaya çalışıyordu. Ablasının yanında onun iki destekçisi daha vardı: öğretmenleri ve “tek yakın arkadaşı Elif”. Ada genelde okuldayken sadece onlarla konuşuyordu; ama ona onlarla konuşmak yetiyordu, onu mutlu ediyordu.


Ailesinin maddi durumu çok da iyi olmadığı için hiç şehir dışına çıkmamıştı, ama en büyük hayallerinden biriydi ve büyüyünce gerçekleştireceğine inanıyordu Ada. O gün doğum günüydü. Babası, ona bir “sanal gerçeklik gözlüğü” hediye etmişti; bu sebeple çok şaşırmıştı; çünkü o hiç gezip güzelliklerini göremediği şehirleri, hatta çok merak ettiği uzayı artık evindeyken gezebilecekti. Canı ne zaman, nereyi gezmek isterse!

Aradan günler geçti, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” geldi. Ada, ablası ve annesi öğle saatlerinden sonra 23 Nisan şenliklerine katıldılar. Orada pek çok yurt dışından gelen, Ada’nın yaşlarında öğrenciler vardı. Sadece Ada değil, ablası ve annesi de çok eğlenmişti. Akşam babası çalıştığı yerden geldiğinde Ada, Mars’a sanal bir seyahat gerçekleştirmişti. Babası bir süre Ada’yı izledikten sonra Ada’ya seslendi ve hep ya uzayı, ya da antik şehirleri gezdiğini; bu günün hatırına da Anıtkabir ve Dolmabahçe Sarayı’nı gezmesini istedi. Sonuçta Atatürk 23 Nisan’ı çocuklara armağan etmişti. Ada, oralarda gerçekten geziyormuş gibiydi. Kendisi gerçekten o Aslanlı Yol’ da yürüyüp merdivenlerin her basamağını kendi çıkmıştı sanki. Kalbi yerinden çıkacakmış gibiydi, aynı anda hem mutlu, hem hüzünlüydü. En sonunda Ata’nın huzuruna gelmişti. İçinden onunla konuşuyordu. Kendine büyüyünce Anıtkabir’ e gerçekten gideceğine söz verdi.


Ada ertesi gün okula gittiğinde resim dersinde öğretmeni ve sınıfına babasının aldığı “sanal gerçeklik gözlüğü” hediyesinden ve bu hediye sayesinde istediği her yeri, hatta uzayı bile gezdiğinden; ama onu en çok Anıtkabir’e gitmenin mutlu ettiğinden, o sıradaki hislerinden bahsetti. Teneffüste yine Elif’le sohbet ederken Ada; Elif’e kendisinin evine davet ederek hem beraber ders çalışabileceklerini, hem de sanal gerçeklik gözlüğe ve diğer oyuncakları ile oynayabileceklerini söyledi. Elif, her şeyden çok Ada’nın sanal gerçeklik gözlüğünü merak etmişti.


Bu olaydan iki gün sonra Elif, okul çıkışı eve gidip hızla hazırlanarak heyecanla Ada’nın evine gitti. Birlikte günün ödevlerini yaptılar. Ödevlerin bitmesinin ardından Ada, koşarak sanal gerçeklik gözlüğünü getirdi, birlikte hangisi hangi şehri ya da mekânı gezmek istiyorsa gezdiler. Ada, Elif de daha önce Anıtkabir’e gitmediği için ona Anıtkabir’i sanal olarak da olsa “gezdirdi.” Elif de tıpkı Ada gibi hissetmiş, o da büyülenmişti. Orayı sanal da olsa görmenin nasıl bir his olduğunu anlatamıyordu bile…

Aradan yıllar geçti. Ada, bir astronot olamasa da bir sınıf öğretmeni olmuştu, çok iyi bir sınıf öğretmeni. Tıpkı kendi öğretmenleri gibi… Resimler, şiirler, şarkılar, halk oyunu gösterileri ve daha fazlasıyla öğrencilerini 23 Nisan’a hazırlıyordu. Gösteriler için son bir günleri vardı.

Gösteri günü geldiğinde her öğrenci görevini başarıyla yerine getirmişti. Öğrencileri bir gösteriyi böyle başarılı bir şekilde tamamladığı için Ada çok mutlu olmuştu. Gösteri bitiminde öğrencilerine onlar için bir sürprizi olduğunu; ertesi gün, yani 23 Nisan’da okullarının bahçesinde buluşarak uçakla Ankara’ya, Anıtkabir’e gideceklerini söyledi. Öğrencileri çok mutlu olmuştu.

Ertesi gün Ada Öğretmen ve öğrencileri, okul bahçesinde buluşarak Ankara’ya gitmek için yola çıktılar. Öğrencilerin bazıları ilk kez uçağa biniyordu, hem de böyle güzel bir amaç için… Uçak Ankara’ya varır varmaz sınıfça Anıtkabir’e doğru yola çıktılar. Geldiklerinde Ada yine küçükken o sanal gerçeklik gözlüğü ile Anıtkabir’i gezerken hissettiklerini ve daha fazlasını hissediyordu, öğrencileri de onunla aynı fikirdeydi. Bu sefer gerçekten Ata’nın huzuruna geldiğinde kısık bir sesle de olsa sesli olarak : “Atam, yıllar önce sana verdiğim sözü tuttum ve geldim. Hem de öğrencilerimle…” dedi.

Comments


  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter

©2022, Gitap Edebiyat tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page